AİLE KONUTU ŞERHİ
AİLE
KONUTUNUN ÖZELLİKLERİ – AİLE KONUTU ŞERHİ
Aile
konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına
buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla
dolu bir mekân olarak tanımlanmıştır. Yargıtay da aile konutunu; “eşlerin
bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdikleri, acı, tatlı günlerini
yaşadıkları, yaşam faaliyetlerini yoğunlaştırdıkları mekân” olarak
tanımlamıştır.
Kanunda
aksine bir düzenleme bulunmadıkça eşlerden her birinin diğeri ve üçüncü
kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceğini belirtilmiştir. Ancak Türk
Medeni kanunun 194. maddesi ile eşlerin aile konutu ile ilgili olarak dilediği gibi tasarruf etme hakkı
sınırlanmıştır.
Anılan
madde hükmüne göre eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça;
·
Aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini
feshedemez,
·
Aile konutunu devredemez veya
·
Aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Yargıtay
emsal teşkil eden kararlarında malik olmayan eşin açık rızası alınmadan yapılan
işlemin geçersiz olacağını belirtmiştir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin
04/04/2019 tarihli, 2019/1311 Esas ve 2019/4071 sayılı kararı; “Türk Medeni
Kanunu madde 193. hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki
işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu 194.
madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer
eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü,
“Aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden
biri diğer eşin “Açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira
sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutunun maliki olan
eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek
edilmesi gibi “Tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma
“Ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir.
Türk
Medeni Kanunu’nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli
öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak
dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin
“Açık” olması gerekir. Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan
faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötü niyetli ve
muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle
ipotek işlemine diğer eşin “Açık rızası” şarttır.
Somut
olayda, ipotek tesis edilirken davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Davalı
banka tarafından tahkikat aşamasında sunulan ve fakat dilekçeler aşamasında
dayanılmayan, delil listesinde de sunulmayan muvafakatname de dikkate
alınamaz.” şeklindedir.
Kanun koyucu eşlerin aile konutu ile ilgili
olarak olarak dilediği gibi tasarruf etme hakkı
sınırlamış olsa da haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eşe,
hâkimin müdahalesini isteyebilme hakkı tanımıştır.
Malik olmayan eşin tapu kütüğüne konutun aile
konutu olduğuna dair şerhin verilmesini isteyebilme hakkı bulunmaktadır. Aile konutu için tapu
kütüğüne şerh konulmasını isteyen eş, ilgili tapu müdürlüğüne başvuru
yapmalıdır. Ancak ölüm nedeni ile evlilik birliğinin sona ermesi durumunda aile
konutu olarak özgülenen taşınmaz için şerh verilemeyeceğini belirtmek isteriz.
(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 16/10/2008 tarihli, 2008/10081 Esas, 2008/13491
sayılı kararı)