İŞ KAZASI
İŞ KAZASI
İş kazası, işyerinde veya iş
gereklilikleri nedeniyle meydana gelen, kimi zaman ölüme sebebiyet veren veya
vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olaya denmektedir.
Sosyal sı̇gortalar ve genel
sağlık sı̇gortası kanunu iş kazasını;
“a) Sigortalının işyerinde
bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından
yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız
çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak
çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere
gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emziren kadın sigortalının,
iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence
sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana
gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle
getiren olaydır.” şeklinde tanımlamıştır.
İŞ KAZASINDA TAZMİNAT
İşverenin iş kazası sonucu
meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu iş akdinden doğan işçiyi
gözetme (koruma) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur.
İşverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı
yapmak, bu hususta gerekli şartları sağlamak ve ilgili araçları noksansız
bulundurmakla yükümlüdür.
İş Kazasından doğan tazminatta,
İş Kanunu 'nun 77. maddesinde öngörülen koşullar göz önünde tutularak ve
özellikle işverenin niteliğine göre, iş yerinde uygulanması gereken, işverenin
ve işveren vekilinin iş yerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi
önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup
uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun
aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde
belirlenmelidir. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 06.12.2018 tarihli, 2017/1807
Esas ve 2018/9042 sayılı kararı)
İş kazası nedeni ile işçinin
yaralanması halinde maddi tazminat, manevi tazminat, geçici iş göremezlik
tazminatı, sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilebilecektir. İş kazasının
işçinin ölümü ile sonuçlanması halinde ise maddi tazminat ve destekten yoksun
kalma tazminatı talep edilebilecektir.
Maddi tazminat kapsamında Borçlar Kanunu’nun 54. Maddesi
doğrultusunda tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından
ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından
doğan kayıplar istenebilecektir. Öüm halinde ise Borçlar Kanunu’nun 53.
Maddesi kapsamında cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi
giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan
kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları
kayıplar istenebilecektir.
Destekten yoksun kalma tazminatı; 6098 Sayılı Türk Borçlar
Kanunu'nun 53. maddesinin 3. bendinde düzenlenmiş olup, “Ölüm halinde ölenin
desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların tazmini
gerekmektedir”. Bu maddeye göre, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı
olmayan, ancak bu haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören
ya da ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat
hakkı tanınmıştır.
İçtihadı Birleştirme Kararının
gerekçesine göre; ''Destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile
tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır.
Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir
durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında destek olunanın ihtiyaçlarının
sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek
istenen süreklilik ve düzenlilik hali yardımın belirlenen zamanlarda ve belirli
miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine
dair bir beklentinin bulunmasıdır. Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil
de, tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve
ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa , bu durumda
desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır".
Türk Borçlar Kanununun ilgili
hükümlerinden anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu,
desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır.
“ Destekten yoksun kalınan
zararın belirlenmesinde, ölen sigortalının elde ettiği gelirin miktarına göre
destek gücünün kapsamının ne olduğu, sürekli ve düzenli destek olup olmadığı ve
davacıların destek ihtiyacının bulunup bulunmadığı varsa bu ihtiyacın ne
şekilde karşılandığının dikkate alınması gerekir.” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 05.11.2019
tarihli, 2019/2310 Esas ve 2019/6538 sayılı kararı)
Manevi tazminat, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün
zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar
görene uygun bir miktar paranın ödenmesidir.
Mavi tazminatta takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek
istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
“Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise
de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü
hafifletici olması gerekir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin
ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma
gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz
önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini
yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki
yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda
manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.” Yargıtay 21. Hukuk
Dairesi’nin 10.04.2017 tarihli, 2016/115 Esas ve 2017/2948 sayılı kararı)
Geçiçi iş göremezlik tazminatı, işçinin iş kazası sebebi ile bir
süre tedavi görmesi, iyileşinceye kadar çalışamaması sebebi ile iş ve
kazanç kaybının olması durumunda söz konusu olur. Konu ile ilgili Yargıtay 21.
Hukuk Dairesi’nin 12.02.2019 tarihli, 2018/920 Esas ve 2019/886 sayılı kararı;
“Sigortalıya, iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle geçici iş göremez
durumda bulunduğu sürece, Kurum tarafından 5510 sayılı Yasanın 18. maddesi
uyarınca geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Bu ödenek iş kazalarında olay,
meslek hastalığında da tedavinin başladığı tarihten itibaren çalışmaz durumda
kaldığı (raporlu olduğu) sürece ödenir. Geçici iş göremezlik devresinde
sigortalının çalışamadığı dönemde yoksun kaldığı gelir de iş kazası sonucu
oluşan maddi zarar kapsamındadır.” şeklindedir.
Sürekli iş görememeklik tazminatı ise beden gücünün bütünüyle
yitirilmesi veya beden gücünün belli bir oranda azalması durumunda söz
konusu olmaktadır. Sürekli iş göremezlik oranın belirlenmesi esası ile ilgili
olarak emsal teşkil eden Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 01.02.2016 tarihli,
2015/18867 Esas ve 2016/853 sayılı ilamı şu şekilde düzenlemiştir; “Dosyadaki
öncelikli uyuşmazlık davacı sigortalının maluliyet (sürekli iş göremezlik)
oranının tespiti noktasındadır. Şöyle ki; 5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesine
göre "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere,
çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin
raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya
çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve
esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip
olması gereken kriterleri belirlemeye, usûlüne uygun olmayan sağlık kurulu
raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade
edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye
Kurum yetkilidir. Usûlüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler
ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak
sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu
tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün
kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve
diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde,
durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir.Bu
yasal düzenleme gereğince düzenlenen Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü
Kaybı Oranı Tespit İşleri Yönetmeliğinin Geçici 1. maddesinde; Bu Yönetmeliğin
yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışma gücü kaybı, iş kazası, meslek
hastalığı, vazife malullüğü, harp malullüğü sonucu meslekte kazanma gücü kaybı
ile erken yaşlanma durumlarının tespiti talebinde bulunan sigortalılar ve hak
sahipleri için, yürürlükten kaldırılan ilgili sosyal güvenlik mevzuatının 5510
sayılı Yasa’ya aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı, 5. maddesinde
sigortalı ve hak sahiplerinin çalışma gücü oranlarının a) Sağlık Bakanlığı
eğitim ve araştırma hastaneleri, b) Devlet Üniversitesi, c) Türk Silahli
Kuvvetlerine bağlı asker hastaneleri, ç) sigortalıların ikamet ettikleri
illerde (a), (b), (c) bentlerinde belirtilen hastanelerin bulunmaması durumunda
Sağlık Bakanlığı tam teşekküllü hastanelerin yetkili olduğu, bildirilmiş,
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 56. maddesinde ise Kurum Sağlık
Kurulunca verilen karara karşı yapılan itirazların Yüksek Sağlık Kululunca
inceleneceği bildirilmiştir. Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar
Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden
bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi
halinde inceleme öncelikle Adli Tıp Kurumu ihtisas ve giderek Adli Tıp Kurumu
Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük
Genel Kurulu'nun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.”
İş kazasında zamanaşımı süresi 10 yıldır. “Bedensel zararın
gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin
yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir.” (Yargıtay 21. Hukuk
Dairesi’nin 07.05.2019 tarihli, 2018/5345 Esas ve 2019/3508 karar sayılı ilamı)