to top

Bize ulaşın +90 (553) 265 79 76

Makale Detay

KUBAT AVUKATLIK ve DANIŞMANLIK BÜROSU
isim-degisikligi-davasi

İsim Değişikliği Davası

İSİM (AD) VE SOYADI DEĞİŞTİRME DAVASI

 

Özel hukuk açısından ad, kişiyi tanıtan ve onu diğer bireylerden ayırmaya yarayan bir kavramdır. Her kişinin bir adının olması ve adının nüfus siciline yazılması yasayla zorunlu kılınmıştır.

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 27. Maddesi; “Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilân olunur.Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. 

Yasanın 27. maddesi hükmü uyarınca adın değiştirilmesi, ancak haklı nedenlere dayanılarak hakimden istenebilecektir.  İsim ve soyad değişikliği talebi; kişisel sebepler, ailevi nedenler ve dini sebeplerden kaynaklanabilir. Kişinin haklı nedene dayanarak adının değiştirilmesini mahkemeden isteyebileceğine dair Yargıtay kararları;

 

•          “Davacı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanında; babasının annesini ve kendisini terk ettiğini, 2 yaşındayken annesinden boşandığını, terk ettikten sonra ne maddi ne manevi olarak kendisiyle ilgilenmediğini, biyolojik açıdan babası olması dışında kendisiyle hiçbir duygu bağının olmadığını, baba olarak benimsemediği bir kişinin soyadını taşımanın kendisini inanılmaz derecede rahatsız ettiğini, çevresinde...soyadını taşıyan sadece kendisi olduğunu, ayırca bu soyismin hiçbir konuda gayret sarfetmeyen bir kişiymiş gibi algılanması sebebiyle üzüntüye sebep olduğunu belirterek soyadının Ilgaz olarak düzeltilmesini istemiştir.

 

Somut olayda, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar dosyada toplanan kanıtlar sözü edilen Kanun maddesine göre haklı neden sayılarak soyadın değiştirilmesi yönünden davanın kabulüyle davacının soyadının talep gibi düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi - E. 2017/6537 K. 2017/16938 T. 14.12.2017)

 

•          “Türk Medeni Yasasının öngördüğü “haklı neden” bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır.

 

Somut olayda; davacı isteği ile Hıristiyan dinini tercih etmek suretiyle dinini değiştirmiş ve bu husus, 29.1.2007 tarihinde idari kayıt düzeltme ile nüfus kaydına işlenmiştir: Ramazan olarak taşıdığı ad İslam dininin kutsal aylarından birinin adıdır. Davacının dinini değiştirmesinin yanında kendi dinini ve kültürel yapısını yansıttığına inandığı adı kullanmak istemesi bir haklı neden sayılmalıdır. O halde, mahkemece yukarıda açıklanan hususlar da dikkate alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi reddi yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi - E. 2007/881 - K. 2007/8649 - T. 22.10.2007 )

 

İsmin değiştirilmesi, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan ad üzerindeki bu hakkı, kişinin kendisinden başkası kullanamaz. Adı değiştirilmek istenen kişinin kendisinden başkasının dava açması halinde dava aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddedilmesi gerektiğine dair ilgili Yargıtay kararı;

 

“4721 sayılı Türk Medeni Yasasında kişiliği korumaya ilişkin hükümlerle yetinilmeyip ( m.23-25 ), onu ayrıca düzenlemek yoluna gidilmiştir ( m.26-27 ). Buna göre anılan Yasanın 27. maddesi hükmü uyarınca adın değiştirilmesi, ancak haklı nedenlere dayanılarak hakimden istenebilir ise de kişiye sıkı sıkıya bağlı olan ad üzerindeki bu hakkı, kişinin kendisinden başkası kullanamaz.

O halde somut olayda, yaşamı süresince nüfus kütüğünde yazılı adını taşıyıp bu adla öldüğü anlaşılan kişinin ( babanın ) adının değiştirilmesi istemiyle davacı ( oğlu ) tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerekirken, mahkemece işin esasına girilerek istem gibi hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.” (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi - E. 2003/2744 - K. 2003/4627 - T. 2.6.2003)

 

•          Daha önce adı mahkeme kararı ile düzeltilenin adının ikinci kez tashihine karar verilemeyeceğine dair Yargıtay kararı ise şu şekildedir;

 

“29/4/2006 tarih ve 26153 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun “Nüfus davaları” kenar başlığını taşıyan 36. maddesinin birinci fıkrasının ( b ) bendinde “Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir” hükmüne yer verilmiştir.

5490 sayılı Kanunun anılan hükmü uyarınca bir kişinin adına ilişkin kaydın ancak bir kez düzeltilebileceği göz önünde bulundurularak, daha önce adı mahkeme kararı ile tashih edilmiş olan Leman’ın adının ikinci kez tashihine karar verilmesi, yine 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesi uyarınca isim düzeltilmesine dair hükmün ilan edilmesi gerekirken bu hususta karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi - E. 2011/1371 - K. 2011/3796 - T. 22.3.2011),

 

İsim ve soyisim değiştirme davaları düzeltmeyi isteyen şahısların yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Yorumlar (0)


Yorum yazın

KUBAT AVUKATLIK ve DANIŞMANLIK BÜROSU

KUBAT AVUKATLIK ve DANIŞMANLIK BÜROSU
Strazburg cd. no: 16/6 Sıhhiye/Ankara

+90 (553) 265 79 76
info@kubathukukburosu.com

Makalelerimiz

Bilgi ve birikimlerimizden faydalanabilmek için, makalelerimizi inceleyebilirsiniz.

Makaleler