İSTİHKAK İDDİASI
İSTİHKAK İDDİASI –
İSTİHKAK DAVASI – (ÜÇÜNCÜ KİŞİYE AİT BİR MALIN HACZİLDİĞİNİN İDDİASI)
Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Ancak haciz
işlemi esnasında, borçluya ait olduğu sanılarak aslında üçüncü kişiye ait olan
mallar haczedilmiş olabilir. Üçüncü kişiye ait olduğu iddia edilen bu mallara
istihkak iddia edilen mallar denir. İstihkak iddia edilen bu malların hacizden
kurtarılabilmesi açılan dava ise istihkak davasıdır.
İstihkak iddiasında bulunulması, haciz işlemi esnasında bu malların
haczedilmesine engel teşkil etmez. Ancak haczedilen şey, borçlunun
elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden
üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde
bu mal muhafaza altına alınmaz.
İstihkak iddiasında üçüncü şahıs bulanabileceği gibi üçüncü şahıs lehine
dosya borçlusu da bu iddia da bulanabilir. İstihkak iddiası 7 gün içerisinde
ilgili icra müdürlüğüne yapılmalıdır. İcra müdürlüğü bu itirazı haciz
alacaklısına bildirmesinin ardından haciz alacaklısı 3 gün içerisinde itiraz
etmezse haczi kaldırır. Haciz alacaklısının itiraz etmesi durumunda ise ilgili
icra müdürlüğü bu durumu icra mahkemesine bildirecektir. Bu süreler hak düşürücü
sürelerdir.
İstihkak davası
açılması durumunda davacı olan taraf, malı ne suretle iktisap ettiğini ve malın
borçlunun elinde bulunma sebeplerini göstermek ve bunları ispat etmekle
yükümlüdür.
Nitekim konu ile
ilgili emsal teşkil eden Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2020 tarihli, 2017/13121
Esas ve 2020/87 sayılı kararı; “Mülkiyet karinesinin aksinin davacı
üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. İspat
yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına
sahip olan üçüncü kişi, haczedilen hayvanların kendisine ait olduğunu, hayvan
pasaportlarının bulunduğunu iddia etmekte olup, delil olarak ise hayvan
pasaportları ile çiftçi destekleme alım kaydına dayanmıştır. Ne var ki, hayvan
pasaportları, ilgilinin beyanına dayalı olarak düzenlendiklerinden, istihkak
davalarında güçlü delil teşkil etmezler. Öte yandan, diğer delillerle
desteklenemeyen tanık beyanları da ispata yeterli görülmemiştir.” şeklinde,
Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu’nun 18.01.2012 tarihli, 2011/17-638 Esas ve 2012/13 sayılı kararı;
“Dava, üçüncü kişinin İİK' nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı
"istihkak" davası niteliğindedir. Dava konusu haciz ödeme emrinin de
tebliğ edildiği takip adresinde yapılmış, hacizde borçlu adına düzenlenmiş bir
adet fatura ele geçmiştir. Kolluk tarafından mahallinde yapılan araştırmada,
haciz tarihi itibarı ile haciz adresinde borçlu şirketin fiilen faaliyet
gösterdiği belirlenmiştir. İİK' nu 97/a maddesindeki mülkiyet karinesi borçlu,
dolayısıyla alacaklı yararınadır ve ispat yükü altında bulunan üçüncü kişinin
sunduğu, hacizle aynı gün düzenlenmiş fatura, sonradan temini mümkün
belgelerden olup, istihkak iddiasını kanıtlamaya elverişli değildir. Esasen
davacı, ticari ilişki içinde olduğunu dahi kabul etmediği borçlu şirketin
faaliyet adresine mahcuzları neden bıraktığını kanıtlayamamıştır.” şeklinde,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 21.01.2010 tarihli, 2008/19610 Esas ve
2010/299 sayılı kararı ise “İİK’in 97/a
maddesinde öngörülen karine davacı yararına olup, haciz adresinin ve hacizli malların
borçlu ile ilgisinin davalı alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir. Davanın
3. kişi tarafından açılmış olması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmaz.
Davalı alacaklı tarafından haciz adresinin ve hacizli malların borçluya ait
olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt ileri sürülmemiştir. Aksine ispat yükü
kendisinde olmamasına rağmen davacı 3. kişi tarafından, haciz adresinin
çalıştığı firma yetkilisi tarafından kiralandığına ilişkin 1.6.2007 tarihli
kira sözleşmesi sunulmuş, bu sözleşmede davacının müteselsil kefil olarak
imzasının bulunduğu görülmüş, yine hacizli malların bir kısmına uygunluk arz
eden ve çalıştığı firma adına düzenlenen 20.7.2007 tarihli fatura sunulmuştur.
Anılan sebeplerle haciz adresinin ve hacizli malların borçluya ait
olduğu-kanıtlanmadığından 3. Kişi tarafından açılan davanın kabulü yerine reddi
usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” şeklinde tanzim edilmiştir.